7 Ağustos 2013 Çarşamba
Bulut..
Kavakların dikliğine, boylarının uzunluğuna bakıp onları önemli bir şey sanmayın. Bütün kibirli, meyvesiz ve gölgesiz yaratıkların başları bulutlarda sallanır. (Cemil Sena)
Eski bayramları özledik mi?
Eski bayramlar derdi büyüklerimiz, şimdi aynısını biz söylüyoruz. Demek ki büyüdük bizde...:-)
Arife günü heyecanlanırdık, alınan kıyafetlerimizi giycez diye bayramda. Çünkü sadece bayramdan bayrama alınırdı giyeceklerimiz. Yatağımızın başucunda elbiselerimizle sabahı beklerdik heyecanla, uyuyamadığımız bile olurdu, sabaha karşı dalardık .... Oysa simdi her zaman alabiliyoruz. o zaman bize hep bayram da diyebiliriz. Deriz demesine de, bi özelliği kalmadı, ayrıcalığını yitirdi yeni kıyafet giymek, o tat kalmadı, o duygularda kalmadı... Sahip olmak duygusuna geldik gene... Niye hep kapılar buna çıkıyor acaba?
Ziyaretler başlardı, giyilen kıyafetler ile... Güler yüzlü, samimi, içten aile büyüklerimiz beklerdi bizi temizledikleri evlerinde. Mis gibi kokardı bahçeli evlerdeki çiçekler... Mendil verirlerdi bize, kağıt olmayanından... Yıkar yıkar kullanırdık, o mendillerimizi... Bizi severlerdi uzun zamandır görmediklerinden, bizde kediler dibi sırnaşır, mutlu olurduk...
Akşam yemeği ailenin en büyüğünde yenirdi, herkes oraya toplanarak. En güzel yemeklerle donatılırdı masa.. meyvelerle.. tatlılarla... yemekten sonra içilen kahvelerle yapılan sohbetler esnasında, kulağımız onlarda olurken oynardık diğer akranlarımızla... Arada da müdahale etmeden duramazdık laflara, sonrada işitirdik azarı ''sen sus'' diye.. ama hiç alınmazdık, kırılmazdık... oyunumuza devam ederdik...
Sonra büyüdük birden bire... Elinden tutarak alışveriş yaptığın, bayram gezmelerine götüren ve gittiğin büyüklerin yanında yokken de devam ediyor yine hayat ve bayramlar...
Bayram gelmiş neyime, diye başlayan türküler yüreğimi burarken, biri 20, diğeri 5 yaşında iki çocuğum ile duygu yoğunluğunda harmanlanıp, kendime gelirken,
Ramazan Bayramımız kutlu olsun......
Arife günü heyecanlanırdık, alınan kıyafetlerimizi giycez diye bayramda. Çünkü sadece bayramdan bayrama alınırdı giyeceklerimiz. Yatağımızın başucunda elbiselerimizle sabahı beklerdik heyecanla, uyuyamadığımız bile olurdu, sabaha karşı dalardık .... Oysa simdi her zaman alabiliyoruz. o zaman bize hep bayram da diyebiliriz. Deriz demesine de, bi özelliği kalmadı, ayrıcalığını yitirdi yeni kıyafet giymek, o tat kalmadı, o duygularda kalmadı... Sahip olmak duygusuna geldik gene... Niye hep kapılar buna çıkıyor acaba?
Ziyaretler başlardı, giyilen kıyafetler ile... Güler yüzlü, samimi, içten aile büyüklerimiz beklerdi bizi temizledikleri evlerinde. Mis gibi kokardı bahçeli evlerdeki çiçekler... Mendil verirlerdi bize, kağıt olmayanından... Yıkar yıkar kullanırdık, o mendillerimizi... Bizi severlerdi uzun zamandır görmediklerinden, bizde kediler dibi sırnaşır, mutlu olurduk...
Akşam yemeği ailenin en büyüğünde yenirdi, herkes oraya toplanarak. En güzel yemeklerle donatılırdı masa.. meyvelerle.. tatlılarla... yemekten sonra içilen kahvelerle yapılan sohbetler esnasında, kulağımız onlarda olurken oynardık diğer akranlarımızla... Arada da müdahale etmeden duramazdık laflara, sonrada işitirdik azarı ''sen sus'' diye.. ama hiç alınmazdık, kırılmazdık... oyunumuza devam ederdik...
Sonra büyüdük birden bire... Elinden tutarak alışveriş yaptığın, bayram gezmelerine götüren ve gittiğin büyüklerin yanında yokken de devam ediyor yine hayat ve bayramlar...
Bayram gelmiş neyime, diye başlayan türküler yüreğimi burarken, biri 20, diğeri 5 yaşında iki çocuğum ile duygu yoğunluğunda harmanlanıp, kendime gelirken,
Ramazan Bayramımız kutlu olsun......
Eski bayramlar derdi büyüklerimiz, şimdi aynısını biz söylüyoruz. Demek ki büyüdük bizde...:-)
Arife günü heyecanlanırdık, alınan kıyafetlerimizi giycez diye bayramda. Çünkü sadece bayramdan bayrama alınırdı giyeceklerimiz. Yatağımızın başucunda elbiselerimizle sabahı beklerdik heyecanla, uyuyamadığımız bile olurdu, sabaha karşı dalardık .... Oysa simdi her zaman alabiliyoruz. o zaman bize hep bayram da diyebiliriz. Deriz demesine de, bi özelliği kalmadı, ayrıcalığını yitirdi yeni kıyafet giymek, o tat kalmadı, o duygularda kalmadı... Sahip olmak duygusuna geldik gene... Niye hep kapılar buna çıkıyor acaba?
Ziyaretler başlardı, giyilen kıyafetler ile... Güler yüzlü, samimi, içten aile büyüklerimiz beklerdi bizi temizledikleri evlerinde. Mis gibi kokardı bahçeli evlerdeki çiçekler... Mendil verirlerdi bize, kağıt olmayanından... Yıkar yıkar kullanırdık, o mendillerimizi... Bizi severlerdi uzun zamandır görmediklerinden, bizde kediler dibi sırnaşır, mutlu olurduk...
Akşam yemeği ailenin en büyüğünde yenirdi, herkes oraya toplanarak. En güzel yemeklerle donatılırdı masa.. meyvelerle.. tatlılarla... yemekten sonra içilen kahvelerle yapılan sohbetler esnasında, kulağımız onlarda olurken oynardık diğer akranlarımızla... Arada da müdahale etmeden duramazdık laflara, sonrada işitirdik azarı ''sen sus'' diye.. ama hiç alınmazdık, kırılmazdık... oyunumuza devam ederdik...
Sonra büyüdük birden bire... Elinden tutarak alışveriş yaptığın, bayram gezmelerine götüren ve gittiğin büyüklerin yanında yokken de devam ediyor yine hayat ve bayramlar...
Bayram gelmiş neyime, diye başlayan türküler yüreğimi burarken, biri 20, diğeri 5 yaşında iki çocuğum ile duygu yoğunluğunda harmanlanıp, kendime gelirken,
Ramazan Bayramımız kutlu olsun......
Arife günü heyecanlanırdık, alınan kıyafetlerimizi giycez diye bayramda. Çünkü sadece bayramdan bayrama alınırdı giyeceklerimiz. Yatağımızın başucunda elbiselerimizle sabahı beklerdik heyecanla, uyuyamadığımız bile olurdu, sabaha karşı dalardık .... Oysa simdi her zaman alabiliyoruz. o zaman bize hep bayram da diyebiliriz. Deriz demesine de, bi özelliği kalmadı, ayrıcalığını yitirdi yeni kıyafet giymek, o tat kalmadı, o duygularda kalmadı... Sahip olmak duygusuna geldik gene... Niye hep kapılar buna çıkıyor acaba?
Ziyaretler başlardı, giyilen kıyafetler ile... Güler yüzlü, samimi, içten aile büyüklerimiz beklerdi bizi temizledikleri evlerinde. Mis gibi kokardı bahçeli evlerdeki çiçekler... Mendil verirlerdi bize, kağıt olmayanından... Yıkar yıkar kullanırdık, o mendillerimizi... Bizi severlerdi uzun zamandır görmediklerinden, bizde kediler dibi sırnaşır, mutlu olurduk...
Akşam yemeği ailenin en büyüğünde yenirdi, herkes oraya toplanarak. En güzel yemeklerle donatılırdı masa.. meyvelerle.. tatlılarla... yemekten sonra içilen kahvelerle yapılan sohbetler esnasında, kulağımız onlarda olurken oynardık diğer akranlarımızla... Arada da müdahale etmeden duramazdık laflara, sonrada işitirdik azarı ''sen sus'' diye.. ama hiç alınmazdık, kırılmazdık... oyunumuza devam ederdik...
Sonra büyüdük birden bire... Elinden tutarak alışveriş yaptığın, bayram gezmelerine götüren ve gittiğin büyüklerin yanında yokken de devam ediyor yine hayat ve bayramlar...
Bayram gelmiş neyime, diye başlayan türküler yüreğimi burarken, biri 20, diğeri 5 yaşında iki çocuğum ile duygu yoğunluğunda harmanlanıp, kendime gelirken,
Ramazan Bayramımız kutlu olsun......
Kaydol:
Yorumlar (Atom)