Konum
Bağımsız Teknoloji Trendleri
2 EYLÜL 2021,
PERŞEMBE
2020 Mart ayı ile başlayan süreci tek kelimeyle
özetlemek gerekirse, o kelime mutlaka değişim olmalı. Elbette alanlarında lider
olan birçok yönetici belli bir noktaya kadar değişimi destekliyordu ancak
Covid-19, tüm dünyada tahmin edilmesi mümkün olmayan değişimler yarattı. Bu
yüzden şirketlerin de yeni normal adı verilen değişimlere ayak uydurması,
strateji oluşturması ve dönüşmesi gerekti. Artık günümüzdeki teknoloji
trendleri insanı merkeze alırken konum sınırlamasını da ortadan kaldırıyor.
Şirketler Covid-19 salgınına ayak uydurmak için
çalışmalar yaparken işlerini devam ettirmek ve kârlarını artırmak için yeni
yollar keşfediyor. Tabii bu süreçte şirketlerin rakiplerinin önüne geçmek ve
yeni fırsatlar yaratmak için tercih ettiği yöntemler de birtakım trendleri
karşımıza çıkarıyor.
Gartner’ın Top Strategic
Technology Trends for 2021 raporuna göre bu trendler insan
odaklılık, konum bağımsızlığı ve esnek teslimat olmak üzere üç başlık altında
şekilleniyor. Covid-19, insanların çalışma ve şirketleriyle etkileşimde olma
yöntemlerini kökünden değiştirse de çalışanlar hala şirketlerin merkezinde yer
alıyor. Ancak Covid-19 çalışanların, müşterilerin, sağlayıcıların ve
organizasyonel ekosistemin bulunduğu yeri değiştiriyor. Bu paydaşların dijital
dünyada daha fazla yer almasıyla birlikte konumdan bağımsız olmak için
teknolojik değişimlerin gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ayrıca şu anda pandemiden
ötürü olmasa dahi dünyada bir hareketlilik söz konusu. Bu yüzden hizmetlerin
paydaşlara birçok kanal üzerinden esnek bir şekilde ulaştırılması gerekiyor.
Aşağıda detaylıca açıklayacağım bu başlıklar altındaki
trendlerin birlikte uygulanması ve birbirini tamamlaması gerekiyor. Bu sayede
şirketler önümüzdeki beş yılda kendilerine yardımcı olabilecek organizasyonel
esnekliğe ulaşmalarına yardımcı oluyor.
İnsan Odaklılık Trendleri
Davranışların İnterneti (Internet of Behaviours, IoB): Bu trend ile insanların çeşitli kanallar
üzerinden bıraktığı dijital izleri toplanıyor ve oluşturulan bu bilgiler ile
insanların ve toplulukların davranışlarına yön veriliyor. Ticari müşteri
verilerinden sosyal medyaya ve yüz tanımaya kadar birçok alandan elde
edilebilen bu verilerin kaynağı arttıkça IoB için daha fazla bilgi oluşuyor.
Ayrıca bu verileri toplayıp bilgi elde eden teknolojiler de güç geçtikçe
artıyor.
Toplam Deneyim: Toplam
Deneyim trendinde ise Çoklu deneyim (multiexperience, MX), müşteri deneyimi
(customer experience, CX), çalışan deneyimi (employee experience, EX), ve
kullanıcı deneyimi (user experience, UX) bir araya geliyor ve tüm paydaşlar
için daha iyi ve bütüncül bir deneyim oluşturuluyor. Bu sayede tüm deneyimler
iyileştiği gibi şirketler de rakiplerinden ayrışabiliyor.
Güvenliği güçlendiren bilişim: Bu trendde ise veriyi korurken veri işleme ve
veri analitiği süreçlerini güvene alan üç teknoloji bir araya geliyor. Birinci
türde yer alan teknolojiler hassas verilerin işlenebileceği ve analiz
edilebileceği güvenilir bir ortam sunuyor. İkinci tür teknoloji de merkezi
olmayan bir yaklaşımla işleme ve analitik süreçlerinin gerçekleşmesini
sağlıyor. Son olarak üçüncü tür teknoloji ise işleme ve analitik öncesinde
veriyi ve algoritmayı dönüştürerek katkı sunuyor.
Konum Bağımsızlığı Trendleri
Dağıtık Bulut: Dağıtık
bulut yaklaşımında farklı fiziksel konumlarda yer alan genel bulutlar bir araya
geliyor. Detayına bakıldığında genel bulut sağlayıcısı hizmetleri yöneten,
işleten ve geliştiren taraf oluyor. Böylece bekleme sürelerinde yaşanabilecek
sorunlar azalırken Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda olduğu gibi verinin
belirli coğrafi noktada kalmasını gerektiren yasal uyumluluk süreçleri de
kolaylaşıyor. Aslında şirketler genel bulutun avantajlarından faydalanırken
yüksek maliyetli ve karmaşık özel bulut çözümleri ihtiyacını da gidermiş
oluyor.
McKinsey’in en önemli 10 teknoloji trendini ele
alan raporuna göre 2025’e kadar şirketlerin
oluşturduğu verilerin yüzde 75’inden fazlası sınırda veya bulutta işlenecek.
O kadar uzağa gitmeden günümüzün gerçek hayatından bir
örnek vermek gerekirse Netflix dağıtık sistemler konusunda yakından incelenmesi
gereken bir şirket. Şirket kullandığı güncel sistemler sayesinde pandemiyle
birlikte artan talebe başarıyla karşılık verebildi.
“Her yerde” operasyonları: Bu trendle müşterilere her yerden destek sunulabilen,
çalışanların farklı noktalarda olmasını sağlayan ve kurumsal hizmetlerin
dağıtık bir altyapıda kullanılabildiği bir BT işletim modeli tanımlanıyor. Bu
yaklaşımda dijitallik ve uzaktan çalışma başlıklarına öncelik veriliyor.
Ancak bu modelle uzaktan çalışmaya ek olarak katma
değerli deneyimlerin sunulması gerekiyor. Sorunsuz ve ölçeklenebilir bir
dijital deneyim ancak teknoloji altyapısında, yönetim, güvenlik ve işletim
ilkelerinde, çalışan ve müşteri etkileşim modellerinde değişikliklerin
yapıldığında mümkün oluyor.
Birçok kişinin yakından tanıdığı araç markası Ford,
çok yakın zamanda binlerce personeline istedikleri yerden çalışma imkanı
sunduğunu açıkladı. Aynı şekilde Salesforce da çalışma
saatlerinde değişikliğe giderek ekibine esnek, tamamen uzaktan ve ofisten
çalışma olmak üzere üç seçenek sunuyor. Dünyanın en büyük e-ticaret siteleri
arasında yer alan shopify.com da çalışanlarına uzaktan çalışma imkanı sunan
şirketler arasında yer alıyor.
Siber Güvenlik Ağı: Burada
ölçeklenebilir, esnek ve güvenilir siber güvenlik kontrolü için dağıtık bir
mimari yaklaşımı ele alınıyor. Uzaktan çalışma sistemiyle birlikte normalde
ofislerde kullanılan cihazlar artık farklı ağlara bağlanmaya başladı. Siber
güvenlik ağı da gerekli güvenlik seviyesini sunarak herhangi bir kişinin veya
cihazın nerede olursa olsun herhangi bir dijital varlığa güvenli bir şekilde
erişmesini ve kullanmasını sağlıyor.
Şirketler dijital süreçlerini hızlandırırken güvenliğin
de hızlı değişime ayak uydurması gerekiyor. Siber güvenlik ağı, mevcut
koşullarda çalışmak için gerekli esnekliği koruyan ve güvenliği şirketin
büyümesini engellemeden sunan bir model sağlıyor.
Esnek Teslimat Trendleri
Akıllı Şekillendirilebilir İş: Şirketler geçen yılları verimliliğe odaklanarak
geçirdi. Bu yüzden COVID-19 gibi büyük bir aksamayla karşılaşıldığında birçok
iş sürecinin hızlı bir şekilde uyum sağlayamayacak kadar kırılgan olduğu ve
basitçe bozulduğu görüldü.
Bu değişim sürecinde yöneticilerin bilgiye daha iyi
erişim sağlayan, bu bilgileri içgörüyle zenginleştirebilen ve
birleştirilebilir, modüler ve alınan kara göre hızla değişebilen bir yapı
kurmaya önem vermesi gerekiyor.
Yapay Zeka Mühendisliği: Yapay zeka geliştikçe yeni uygulamaların önü
açılıyor ve tekrar yapılması gereken işler ortadan kalkıyor. Ancak yapay zeka
projeleri genellikle sürdürülebilirlik, ölçeklenebilirlik ve yönetişim
sorunları nedeniyle başarısız oluyor. Bu yüzden sağlam bir yapay zeka
mühendisliği stratejisi, şirketlerin yapay zeka yatırımlarından alabileceği tüm
değerleri almasını sağlıyor ve AI modellerinin performansını,
ölçeklenebilirliğini, yorumlanabilirliğini ve güvenilirliğini iyileştiriyor.
Yapay zeka mühendisliğini göz önünde bulundurmayan birçok şirket, yapay zeka
projelerini tam ölçekli üretime taşıma konusunda başarısız oluyor.
McKinsey’in tahminlerine göre sesli asistanlar gibi
kullanıcıların dijital hizmetlerle etkileşime girebildiği alanların yüzde
75’inin kullanımı ve kişiselleştirilebilmesi iyileştirilecek. Dolayısıyla yapay
zekanın şirketlerin gelişmesinde sahip olduğu rolün önemi daha da artacak.
Hiperotomasyon: Bu
trend kapsamında şirketler yapay zeka, makine öğrenimi, olaya dayalı yazılım,
robotik süreç otomasyonu ve diğer tüm karar süreci ve görev otomasyon araçları
gibi araçları kullanarak mümkün olduğunca çok sayıda kurumsal ve BT sürecini
otomatikleştiriyor.
Kendi kendisine öğrenebilen ve yeniden
yapılandırılabilen robotlar da rutin fiziksel işleri otomatik hale getirerek bu
tür işlerle ilgilenmesi gereken kişi sayısını azaltıyor ve şirketlerdeki
çalışan yapılanmasını daha verimli olacak şekilde yeniden ele alınmasını
sağlıyor.
Şirketler genellikle teknik, süreç, veri, mimari,
yetenek, güvenlik ve sosyal borçtan oluşan “kurumsal borç” tarafından aşağı
çekiliyor. Bu borç, markanın kendisini ve sunduğu değeri de etkiliyor. Bunun
arkasında genellikle optimize edilmemiş, yalın, bağlantılı veya tutarlı olmayan
birçok teknolojiyle desteklenen kapsamlı ve pahalı iş süreçleri yer alıyor.
McKinsey’in tahminlerine göre günümüzün iş aktivitelerinin yarısı 2025’e kadar
otomatikleştirilebilecek.
Covid-19, şirketleri dijital öncelik veren seçenekleri
değerlendirmeye zorluyor. Hiperotomasyon da şirketler için hem dijital
operasyonel mükemmelliğin hem de operasyonel esnekliğin anahtarını sunuyor.
Bunu sağlamak için kuruluşların belgelerini/yapılarını dijitalleştirmesi ve iş
ve BT süreç iş akışlarının dijital hale getirmesi gerekiyor.
Covid-19 pandemisi birçok zorlukla birlikte geldi ancak yine de bu zorluklarla birlikte gelen fırsatları da başarıyla değerlendirenler var. Örneğin, Getir geleneksel perakende şirketlerine karşı sadece mobil bir uygulama yazarak değil, tüm iş süreçlerini yeni normale uygun olacak şekilde sıfırdan tasarlayarak fark yaratan uluslararası bir başarıya imza attı. Siz de bu trendleri takip ederek ve uygulayarak şirketinizin dijital dünyada daha başarılı olmasını sağlayan bir yolculuğuna önderlik edebilirsiniz.
kaynak: https://hbrturkiye.com/blog/coklu-deneyim-odakli-insani-merkeze-alan-konum-bagimsiz-teknoloji-trendleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder