Sahiplenmek, sahiplenmemek ve
sahibi sanmak
Dr. Uğur TANDOĞAN / NOT DEFTERİ
25.01.2011 –
09.31
Havaalanındaki genç kız
-'’ Üniversite’’ dedi; kahve’de çalışan genç kız. Kahvemi hazırlarken
konuşuyorduk. Kahvemi verirken heyecan ile ekledi:
- ’’ sosyolojiyi bitirdim ama Avrupa’da tiyatro okuyacağım. Burada çalışarak para biriktiriyorum. ‘’
Genç kız hedefini koymuştu. Ama beni esas etkileyen kızın işine sahip çıkması idi.
Burası havaalanındaki
kafelerden biri idi. Uçaklar sis yüzünden gecikmişti. Havaalanında bekleme
salonuna tıkılıp kalmıştık. Uçaklar çalışmıyordu ama mideler öyle değildi.
Bekleyiş, mide salgılarını harekete geçirmişti. İnsan sıkıldıkça bir şeyler
yeme içme gereği duyuyordu. Midelerin hepsi sözleşmiş gibiydi. Bu nedenle, bir
şeyler satın almaya kafeye gittiğimde ille de
önümde birilerini buluyorum. Böylece genç kızın müşterilere
hizmetini gözleme fırsatım oldu. Genç kız, çok iyi idi. İşinin ehli idi. Tam
bir profesyonel gibi davranıyordu. Müşterileri can kulağı ile dinliyordu.
Hiçbir müşteri bir dediğini 2. kere tekrarlamıyordu. Atik tetikti; büyük bir
verimlilik ile çalışıyordu. Ve bunların ötesinde çok sıcak ve samimi bir
gülüşü vardı. Belki bu yüzdendir, alışveriş yapanlar fahiş fiyatlara ses
çıkarmıyordu. Genç kız adete dükkanın sahibi gibiydi. - ’’ sosyolojiyi bitirdim ama Avrupa’da tiyatro okuyacağım. Burada çalışarak para biriktiriyorum. ‘’
Genç kız hedefini koymuştu. Ama beni esas etkileyen kızın işine sahip çıkması idi.
Oteldeki genç
Önceden ne kadar hazırlık
yapılsa da eğitim sırasında her zaman bir şeye ihtiyacınız olabilir. Örneğin
bir anket formu eksik basılmıştır, yada bir makale.
Ya da tahta kalemi koymayı
unutmuşlardır. Ya da bilgisayar ile projektör arasında bir sorun yaşanır.
Eskiden bu gibi durumlarda ya bir garson bulurdum yada direk resepsiyona gider
isteğimi bildirirdim. Ama oteldeki diğer müşterilerde bir şeyler istediğinden
garson sizin istediğinizi unutabiliyordu. Yada resepsiyondaki kişi ‘’ hemen
yardımcı olalım derdi’’, ama yardımcı olacak kişi hemen bulunamazdı ve beklemek
zorunda kalırdınız. Bu aksilikler, eğitim saatinden çalardı. Eğitim alan
şirketler buna bir çözüm buldular. Eğitim programlarında bu tür isteklerini
yerine getirmek için organizasyon şirketlerinden birini yardımcı olarak
veriyorlar. İsteğimi ona söylüyorum, ben dersimi yapıyorum oda sorunun peşinden
koşuyor ve çözüyor.
O genç yine bir eğitimimde
görevli idi. Otelin eğitim vereceğim salonuna girdiğimde karşılaştık.
- ‘’ size ben yardımcı olacağım’’ dedi. Çok efendi görünüşlü birisi idi. Okumuş birine benziyordu. Tahminimde yanılmamıştım. Üniversite mezunu idi.’
-’ Bu iş geçici; ben master yapmak istiyorum'' dedi. Çalışmaya elinde bilgisayarı ile gelmişti. Bir sorun çıkarda çözerim diye beklemek zordu tabi. Zamanını değerlendirecekti. Eğitim boyunca kulaklığı kulağında oturdu. Evet çıkan sorunları çözdü. Ancak şunu fark ettim. İşi sahiplenmemişti, işini çok ciddiye almıyordu. Sanki o işi yapmak gücüne gidiyordu. Kendine yediremiyordu yaptığı işe geçici bir iş olarak bakıyordu. Nasılsa master yapacaktı ya.
- ‘’ size ben yardımcı olacağım’’ dedi. Çok efendi görünüşlü birisi idi. Okumuş birine benziyordu. Tahminimde yanılmamıştım. Üniversite mezunu idi.’
-’ Bu iş geçici; ben master yapmak istiyorum'' dedi. Çalışmaya elinde bilgisayarı ile gelmişti. Bir sorun çıkarda çözerim diye beklemek zordu tabi. Zamanını değerlendirecekti. Eğitim boyunca kulaklığı kulağında oturdu. Evet çıkan sorunları çözdü. Ancak şunu fark ettim. İşi sahiplenmemişti, işini çok ciddiye almıyordu. Sanki o işi yapmak gücüne gidiyordu. Kendine yediremiyordu yaptığı işe geçici bir iş olarak bakıyordu. Nasılsa master yapacaktı ya.
BİR YORUM
Size, her yerde
rastlayabileceğiniz 2 karakter tanıttım. Birisi işine sahip çıkan birisi ise
çıkmayan.
Hangi iş olursa olsun, o işten
sorumlu ise, kişi işine sahip çıkmalıdır. İşte başarılı olmak için bu ön
koşuldur. Yaptığı işi sevmelidir. Sevginin karışmadığı işten hayır gelmez.
Severek yapılmayan yemek bile tatsızdır, tuzsuzdur.
Geçici iş kavramını bir türlü
anlamamışımdır. Aslına bakarsanız bütün işler geçicidir. Sadece çalıştığımız
süreler biraz farklıdır. Büyük iktisatçı keynesi’n dediği gibi
-‘’ uzun dönemde herkes ölüdür’’ bazı işlere geçici olarak bakmak ve gereken önemi vermemek, bu gerçeği bilmemek demektir. Evet biz bu dünyada da geçiciyiz, kiracıyız. Ama kiracı olduğumuz süre içinde yaşamanın hakkını vermeliyiz. İşi sahiplenmek önemli bir özelliktir. Ancak sahiplenmek ile sahibi olmayı karıştırmamak gerekir. Çünkü bazen kişi kendisini, kiracısı olduğunu yerin sahibi olduğunu da zanneder. Sınırlarını aşar buda patolojik durum.
-‘’ uzun dönemde herkes ölüdür’’ bazı işlere geçici olarak bakmak ve gereken önemi vermemek, bu gerçeği bilmemek demektir. Evet biz bu dünyada da geçiciyiz, kiracıyız. Ama kiracı olduğumuz süre içinde yaşamanın hakkını vermeliyiz. İşi sahiplenmek önemli bir özelliktir. Ancak sahiplenmek ile sahibi olmayı karıştırmamak gerekir. Çünkü bazen kişi kendisini, kiracısı olduğunu yerin sahibi olduğunu da zanneder. Sınırlarını aşar buda patolojik durum.
Daha çok siyasal hayatta ve
bürokraside görülür. Bu kişiler bulundukları makamları öylesine sahiplenirler ki,
oturdukları emanet koltukların ebedi
sahibi oldukları hayaline kapılırlar; oradan bir gün kalkacaklarını unuturlar.
Koltuğun verdiği güç oranında saçmalarlar yetkileri oranında zarar verirler.
Ama sahiplenmek ile sahibi olmayı karıştırmamalıdır insan (:
...yüreğinize sağlık Hocam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder