24 Ocak 2014 Cuma

Duygu Bankamız

Duygu Bankamız

Mali Müşavir olunca, her şeye mali gözle bakmadan edemiyor insan..

Duygu bankamız, aşk bankamız, arkadaş bankamız, kitap bankamız daha da biriktirebildiğimiz ve harcadığımız her şey…

Doğuştan gelen özelliklerimizden sadece bir tanesi duygularımız. Ancak, hayatımıza yön veren, günümüzü tatlı yada acı kılan.

Yaşamımızı sürdürebilmemiz için içgüdülerimiz var. Onlarla beraber dünyaya geliyoruz. Örneğin; doğar doğmaz parmağımızı emmek gibi.

Wikipedi’de duygu tanımı ve işlevi hakkında şöyle diyor;

‘’Duygu, bireyin ruh halinde biyokimyasal (içsel) ve çevresel tesirlerle etkileşiminden doğan kompleks psikofizyolojik bir değişimdir. Kişiye özgü sağlık duyusunu belirleyen temel faktör olup, insanın günlük yaşamında merkezi bir rol oynar. Bu yüzden pek çok bilim dalı ve sanat biçimi tarafından araştırılmıştır. Duyguların sayısı ve sınıflandırılması konusu tartışmalıdır.

Duygular her dilde ve kültürde farklı ifade edilmektedir. Taşıdığı değer farklılaşmakta, ifade sayısı azalmakta ya da artmaktadır. Bazı dillerde sadece basit ayrımlar varken bazı dillerde duygu ifade ayrımları binlerle ifade edilmektedir. Duygusal ifade ayrımlarına hakim olan kişilerin topluluk psikolojisinde etkinlikleri artmakta, anlaşılabilme yetilerindeki gelişimlerle daha hızlı ilerleme kaydedebilmekte ve buna bağlı olarak duygusal ayrımların eğitsel entegrasyonu yoğun olan ülkelerde ilerleme daha hızlı olmakta. Duygu ayrımında rekor kırabilecek diller FarsçaArapçaÇince gibi diller olmasına karşın eğitsel yoğunlukları az olduğu için başarılı olma oranları çok düşük olan ülkelerdir.

İşlevi; Kişisel gelişimde önemli rol oynayan duygu dağarcığını geliştirmek için her dilde kullanılan farklı hislerin ifadesi, derecelendirmeler arasındaki doyum farklarının ve hatta karışımlarının bilinmesi için bu ifadeler ayrımlarıyla incelenmelidir. Duygu ve doyum hallerinde bulunan kişilere takılan sıfatlar konusu da incelenerek duygu konusu kişilikte gelişir.

Duygu çeşitleri; acıma, aidiyet, aldırmazlık, anksiyete, arzu, aşağılama, beklenti, bıkkınlık, boşluk, böbürlenme, hayret, heves, hışım, hoşnutluk, hoşnutsuzluk, huzur, ıstırap, içerleme, ilgi duyma, ilham, fobi, kınama, kızgınlık, mahcubiyet, merak, merhamet, minnet, mutluluk, nezaket, özlem, pişmanlık, rahatlık… ‘’

 

Biz ne istiyoruz. ???

En önemli beş duygusal ihtiyacımızı belirleyebilir miyiz?

Aynı şekilde birlikte olduğumuz arkadaşımız, eşimiz de belirleyebilir mi?

Hadi şimdi karşılaştıralım, bakalım sonuca.

Okuyabiliyor muyuz? Görebiliyor muyuz? Görmezden mi geliyoruz? İşimizde mi gelmedi? Heves mi etmiyoruz?  Yoksa, tabi ki en önemli O’ mu diyoruz..

Neyi görmek istiyorsak, onu görürüz. Neyi okumak istersek onu okuruz. Objektif olabilmek, tarafsız olabilmek zor olsa da başarabiliriz, istersek. Kazanmak istiyorsak yapabiliriz de, görebiliriz de. Ama önce tek bir şartla; Samimi olalım.  İlk başta kendimize ve sonrasında çevremize..

 

Duygu bankamızda, dengede olmak zorundayız. Ne az, ne de çok. Ne sadece biriktirmeli, ne de sadece harcamalıyız.

 

Dengede kalabilmek dileğiyle...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

23 Ocak 2014 Perşembe

Kendi verimliliğimizi arttırmanın yolları var!

 


 


İster bir fabrikada işçi mühendis, şef, amir, müdür  olalım, istersek de  bir kurumda memur, müdür, genel müdür, müsteşar, bakan ya da  bir işletmenin( küçük orta veya büyük) sahibi. Ne olursak olalım;

İçimizdeki cevherin, yeteneğin ortaya çıkmasını sağlayacak bir yaşam anlayışımız, bir yaşam stilimiz olması şart.

Nasıl yaşıyoruz? Günümüzü nasıl planlıyoruz?

Günlük yaşamımızda karşımıza çıkan problemlerimizin, sorunlarımızın üstesinden gelmek için içimizde var olan sezgisel yeteneklerimizi kullanarak (ki bu yeteneğimiz bunun için vardır) bir takım kuralları uygularız. Bazen karşılaştığımız problem (kişiye göre değişir)çok büyük ve karmaşık olabilir. Optimal     (en iyisi) bir çözüm bulamaz isek,  sezgisel kuralları uygulayabiliriz.

Küçük adımlarla problemin çözümüne katkılar koyabiliriz. Başlangıçta atılan küçük küçük adımlar büyük resmin tamamının bir parçası olduğu gözden kaçar, görünmez.

Bunu bir örnekle açıklarsak;

Farz edelim ki, bir dağın en yüksek yerine ( zirvesine)tırmanmak istiyorsun. Ama bakıyorsun oraya giden görünürde hiç bir yol yok. Takip edeceğin ne bir işaret, ne bir patika var.

Ne yapacaksın? Vazgeçip gerimi döneceksin? Yoksa…!!!

İçindeki o sezgisel kuralı mı uygulayacaksın!

Bu kurala göre eylemimiz şu olmalı.

Zirveyi hedef olarak tırmanmaya, yürümeye başlayacaksın, ta ki önüne bir engel çıkıncaya kadar. Engeli aşmak için ya sağından, ya solundan tırmanmak için, yeni bir yol bulup tırmanmaya devam edeceksin.( yeni bir yol mutlaka vardır) zirveye doğru… böylece önünde önüne çıkan engelleri aşa aşa zirveye ulaşabilirsin.

Bu verilen örnekte bu kural pek de en mantıklı, en anlaşılabilir olmayabilir. Ancak yaşamın büyük bir bölümünde uygulandığı takdirde istenilen, ulaşılmak istenen yere varılabilir.

Everes’te tırmananlar da böyle ulaştı hedefine…

Belki sezgisel kurallar her zaman en iyi çözüme ulaşmayı garanti etmez, ama mutlaka bir çözüm üretir. Belirli bazı problemlerimizi aşmada bize büyük yardımı dokunur. İçimizdeki bu sezginin en başarılı olduğu alan bloke olduğumuz, kararsız kaldığımız, karar vermekte zorlandığımız durumlarda olur. Kararsızlığımızı sona erdirir ve bizi eyleme harekete geçirmeyi başarır.

Eyleme, harekete geçtiğimiz zaman problemlerimizin muhtemel çözümleri için kafa yormaya başlarız. Araştırırız, analiz ederiz, sorunumuzun temeline inmeye onu anlamaya çalışırız.

Bir problemle karşılaştığımızda, başlangıçta onu nasıl çözeceğimizi pek bilmeyiz, ama çözmek için harekete geçtiğimizde mutlaka çözüm yollarıyla karşılaşırız. Bazen başlangıçta hiç tahmin etmediğimiz, şaşırtıcı çözüm imkânları ortaya çıkabilir.

Bu sezgisel kuralların kullanıldığı alanlar oldukça geniş.

1) Ortadan kaldıralım, günlük hayatımızdan çıkaralım

Yapılması zorunlu olmayan işleri hayatınızdan çıkarabilirseniz, bu işleri yapmamayı becerebilirsiniz, görevlerinizin üstesinden gelecek en verimli yolu bulmuşsunuzdur demektir. O yüzden bu işleri yapılacaklar listenizden çıkartın.

2) Günlük hedefler ve amaçlar belirleyelim

Eğer gününü, daha önceden açık olarak hedeflerini belirlemezsen, seni oyalayacak çok şey bulursun.

Her gününü bir gün öncesinden neler yapacağını planla. Bunun sana ne kadar yararlı olacağını göreceksin.

Ve ne yapmak istediğine karar ver ve hayata geçir.

3) En zor sıkıntılı işimizi ilk önce yapalım

O gün içinde yapmanız gereken en hoşunuza gitmeyen işi veya en zor görevi en öne alıp yaparsanız, gereksiz yere oluşacak gecikmeleri de önlemiş olursunuz. O zor işi yaparken ulaşacağınız başarı küçük de olsa gününüzün daha verimli geçmesini sağlar. Eğer o hoşunuza gitmeyen işi günün geç vakitlerine ertelerseniz, aklınız çoğunlukla o yapacağınız işe takılır ve diğer işlerinizin sağlıklı sonuçlanmasını engelleyebilir, unutmayın!!

4) Gün içinde en verimli olduğumuz zamanı belirleyelim (kişiden kişiye değişir)  

en önemli işinizi (görevinizi) o zaman dilimi içinde yapın. Daha az önemli işlerinizi o zamanın dışında halledin. Kesinlikle kimseyle diyolog, iletişim kurmayın.

5)eğer zor bir görevi (işi) tek başına yapmak zorundaysanız ve hatasız yerine getirmek istiyorsanız normalden fazla o işe odaklanmak gerekiyor. İşe ayıracağınız zamanın kesintisiz olmasına özen gösterin.

Daha kolay halledilecek veya pek önemli olmayan işleri yaparken başkalarıyla kısa süreli iletişimler kurulabilir. Ama önemli bir görevi yerine getirirken kesinlikle başkalarıyla diyaloğa girmemeliyiz.

6) Önünüze küçük küçük kilometre taşları koyalım

Herhangi bir işe başladığınız zaman, mola vermeden veya bitirmeden önce önünüze ulaşmak istediğiniz bir hedef koyun.

Örneğin: öğrencisiniz ve bir konuda lisans tezi hazırlıyorsunuz ve kendinize şöyle diyorsunuz ‘’mola verinceye kadar en az 1000 kelime yazacağım’’ ve ne olursa olsun hedefine ulaşmadan ayağa kalkmıyorsun.

7) Zamanımızı dilimlere ayıralım

Bir görevi(işi) yerine getirirken ‘kesintisiz olarak 30 dakika boyunca bu iş üzerine yoğun olarak çalışacağım.’ burada önemli olan ne kadar başardığın değil, önemli olan 30 dakikanı bu iş için harcamandır.

8) Erken kalkalım  (kuşlarla, tavuklarla beraberJ)

Saat 05.00 te kalkın ve en önemli işlerinizi hemen yapmaya başlayın.

Saat 05.00 ile 08.00 arasında başarılı bir şekilde halledeceğin işler, gün boyu yapacağınız işlerden daha fazladır.

9)Sessizlik ve dinlenme

Önemli bir konuda bir çalışma yapıyorsunuz. Sunum, kitap, sınav hazırlığı, makale, kitap, proje vs…

Diz üstü bilgisayarınızı alıyorsunuz (internet bağlantısı kapalı olarak) ve sizi oyalamayacak, meşgul etmeyecek bir yere gidiyor ve rahatsız edilmeden çalışıyorsunuz. Bu bir kütüphane, sakin bir park veya varsa bahçe de olabilir. Bütün iletişim araçlarını evde bırakıyorsunuz  yani cep telefonu yok.

10) Tempo

Yaptığınız işe bağlı olarak, çalışma temponuzu normalin üzerine çıkararak çalışabilirsiniz. Daha hızlı okuyabilir, daha hızlı konuşabilir, daha hızlı yazabilir ve daha hızlı yürüyebilirsiniz.

Böylelikle evinize daha erken varabilirsiniz.

11) Dinlenmek, ara sıra gevşemek, sakın ihmal etmeyelim

Çalışmış olduğunuz alanı, strese meydan vermeyecek şekilde düzenleyebilir, kendinizin de rahat edeceğiniz bir ortama dönüştürebilirsiniz.

Böyle bir ortam hem dinlenmeni sağlar hem de  ihtiyacın olan gevşemeyi…

12)Hedef seçelim,  hazırlanalım, yola çıkalım

Herhangi bir hedefe ulaşmaya karar verdikten sonra, yapılan planda eksiklikler de olsa vakit geçirmeden hemen işine başla ki gecikmeler meydana gelmesin.

13)Son bitirme tarihimizi tespit edelim.

Başlamış olduğun bir işi, ne zaman bitireceğinin zamanını belirle ki, o koyduğun süreye odaklanabilesin.

14) Söz verelim!

Yaptığın işi, arkadaşlarına ‘şu zamanda bitireceğim’ diye söz verebilirsin. Bu söz verme senin görevini yerine getirmen için bir dayanak olur.

15) Dakik olalım!

İşine, randevuna, arkadaşına, eşine, sinemaya, konsere, evine, okula zamanında git. Sana kaça mal olursa olsun dakik ol.

16) Zaman aralarını kitap okuyarak değerlendirelim (dolduralım)

Randevuda arkadaşını beklerken, trende, otobüste giderken, bir kuyrukta beklerken, kendine çay – kahve hazırlarken, tuvalette otururken, otobüs beklerken vs… herhangi bir kitap, herhangi gazeteden bir köşe yazısı, bir yorumu okuyarak değerlendir. Günde 3 sayfa okursan yılda 1000 sayfanın üzerinde bir şeyler okumuş olursun. Buda yılda en az 4 kitaba tekabül eder. Yani sadece bu araları değerlendirerek yılda 4 kitap okumuş olursun.

17) Önüne koyduğumuz hedefe ulaştığımızı hayal edelim    

Hayal gücünle kendini öyle bir hazırla ki, sanki gerçekten o yapmış iş görev bitmiş gibi olsun. Zihninde bu işi bitirmiş olduğunu gördüğünde, o iş kısa bir zaman içinde gerçekten bitmiş olur.

18) Kendimizi ödüllendirelim     

Bitirmiş olduğun her iş için kendine en güzel ödülleri ver. Hoşlandığın, zevk aldığın faaliyetleri yap.

Bu sinemaya gitmek, tiyatro veya bir konser olabilir. Kendine yeni bir kitap hediye edebilir, arkadaşınla eşinle eğlenmeye gidebilirsin… vs.

19) Yarına hazırlanalım           

Bir iş gününün sonunda, işyerini terk etmeden önce bir sonraki gün yapılacak işleri not et, gerekli evrak ve materyalleri hazırla. İşe geldiğinde ilk önce o işleri yap.

20) Büyük, zahmetli, karmaşık projeli işleri, küçük küçük parçalara ayırarak çalış. Kendini sadece projeden ayırdığın o küçük bölüme odakla.

21)Mümkünse sadece bir görevle uğraşalım

Kendini sadece başlamış olduğun işe odakla ve sadece o iş üzerinde çalış. Ta ki o iş tam olarak bitinceye kadar. Bir işi bitirmeden, kesinlikle diğer bir işe başlama.

Ola ki; seni oyalayacak bir gelişme oldu, onu bir yere kaydet işin bittikten sonra gerektiği gibi ilgilenebilirsin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

16 Ocak 2014 Perşembe

İşletmelerdeki Cevher

İNSAN KIYMETLERİ (İNSAN FAKTÖRÜ)


Tüm işletmelerin genel olarak tek amacı vardır;


Verim artırmak, daha verimli olmak.

Bunu başarabilmesi için EN temel yol nedir?

Üretimi, verimi artırmak demek;

Çalışan insanın verimini artırmak demektir. Yani insanın iş gücünü, verimliliği daha yüksek düzeylere çekebilmek gerekir. (1 saatteki ürettiği, bir yılda ürettiği)

Peki çalışan kişinin verimliliğini nasıl arttırabiliriz? Bunun 3 yolu var.

Çalışan kişinin verimliliğini artırmak için; onu teşvik edecek bir sistem bulmak.

Bu, akord yoluyla Örneğin: Bir makinenin 1 saatte üretimini artırmak ve buna bağlı olarak ödenen ücretin artırılması sağlanabilir.

İş gücünün verimliliğini artırmak için; yapılacak yatırımlarla makineleri (üretim aletlerini) geliştirmek, yenilemek. Örneğin: 1 işçi bir kepçeyle, kürekli bir işçiden daha fazla kazı yapar yada bilgisayar kullanan bir Mali Müşavir (muhasebeci) çok daha fazla müşterinin hesaplarını işler.

Bunun için yatırım gerekli, yatırım için Kapital gerekli.

Verimliliği ve etkinliği tutarlı kullanmak.

Yapılan işleri doğru dürüst yapmak ve doğru işler yapmak.

Etkili ve verimlilik, orada çalışan insanın yetenekleri ve davranışları tarafından belirlenir, birde yeni teknolojileri ve uygulamaları kullanarak.

Özetle söylersek, Üretimi ve Verimliliği artırmak istiyorsak işgücü verimliliği şarttır. Bunun başarılı olması için 3 temel faktöre ihtiyaç vardır ve bu üç faktöründe aynı anda (süreçte) uygulanması gerekir.

Terlemek. Emek.. Tutarlı olarak işgücünü; performans odaklı kullanmak.

Yatırım. Sermaye yatırımını sürekli tutmak.

İlham. Yeni buluşlar – Yaratıcılık- Yenilik.

 

'Y' Nesil

Y nesli nedir, kimlerden oluşur?


 

Amerikan kültüründe, X neslinden sonra gelen kuşak. 1977 ile 1981 yılları arasında doğanları kapsıyor. Y kuşağı için ana tema; 1977'de iletişim (communication) ve medenilik (civilization), 1980 yılında teknoloji ve 1981'de globalizm seçildi. Bu dönemde doğanlara teknolojik olarak daha fazla imkan sunuldu. Y kuşağı; şu ana kadar doğmuş en eğitimli, en medeni, en teknolojiye açık, bilgiyi kaynaklarından öğrenebilen olarak tanımlanıyor. Dünyayı keşfetmeye çalışan insan topluluğu da diyebiliriz.

Yaşamak bu kadar zor olmamalı..

Çağa ayak uyduramamak, zamana uyamamak, gündemi yakalayamamak, teknolojiyi takip edememek, bugüne gelememek, dünde kalmak,

Bu dünyaya gelme nedenlerimiz varken, kendimizi daha tam olarak tanıyamadan, yaşamaya çalışırken yaşadıklarımız.

Psikoloji bilmeli her insan,
Matematik bilmeli her insan,
İktisat bilmeli,
Edebiyat bilmeli,
Hukuk bilmeli,
Teknolojiyi vs. takip etmeli her insan,,,,

Önce insanı tanımalı diye başlayarak söze, daha da uzayabilir bu yazı. Sadece içimden geldi. Yaşadıklarımız bize bu kadar acı vermemeli,
ruhumuz bu kadar yara almamalı,
insanların yüz ifadeleri mutluluğu yansıtmalı,
hırsı, kibiri, tedirginliği değil...

Mutlulukla...