İSTANBUL SÖZLEŞMESİ; hem uluslararası, hem de ulusal çapta iyi düzenlenmiş ve kadını olası tüm şiddetten koruyabilecek bir sözleşmedir. Sözleşmeye bakıldığında belirlenen birtakım bölüm başlıklarının incelenmesi mümkündür. Bu bölümlerin kadına yönelik şiddetin önlenmesi için tespit edilmiş tüm hususlarla birlikte detaylandırıldığı da görülecektir. Bu detaylar ise birer özetle açıklanacak olursa;
- Maksatlar, tanımlar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması, genel yükümlülükler:
- Bu bölümde kadına karşı şiddetin, mağdurun, kadının sahip olduğu hakları ve kadına seçtiği kimliğinden ötürü şiddet uygulanmasının ayrımcılık olduğu, sözleşmeye taraf devletin bu konuda önleme, tedbir alma, mevzuat oluşturmak gibi yükümlülükleri olduğunu belirtmektedir.
- Bütüncül politikalar ve veri toplama:
- Bu bölüm kurumlar arasında sağlanması gereken iş birliğini, bu kurumlara ve Sivil Toplum Kuruluşlarına (STK) şiddetin önlenmesine yönelik çalışmaları için fon sağlanmasını, uygulanan şiddetin boyutunu -sebeplerini- çözümlerini detaylandıracak bir izleme çalışmasının yapılmasını içermektedir.
- Önleme:
- Bu bölümde önyargıların değiştirilmesi, şiddete yönelik farkındalığın oluşturulması, eğitimlerde müfredata kadına yönelik şiddete ilişkin yer verilmesi, bu alanda profesyonel kadroların eğitilmesi, ileride meydana gelebilecek şiddet eğilimlerini önleyen müdahaleci programlarının oluşturulması ve son olarak medyanın bu alanda sağlayacağı iş birliği ile çalışmalara katkıda bulunması hususları belirtilmiştir.
- Koruma ve destek:
- Bu bölümde koruyucu tedbirlerin alınması, koruma tedbirlerinin yargı çevresi içerisinde yaygınlaştırılması, mağdurların şiddet eylemi sonrasında koruma altına alınması ve iyileştirmelerini kolaylaştıracak hizmetlerin ve uzman temelli desteklerin verilmesini içermektedir. Ayrıca bununla da yetinilmeyip telefon destek hatlarının oluşturulması, barınakların şiddet gören kadınlara açılması hususları da düzenlenmiştir. Annesinin şiddet gördüğüne tanık olan çocukların korunması ve şiddet ortamında büyüyen çocukların topluma uyum sağlamasına yönelik bir husus olarak da belirtilmiştir.
- Esasa müteallik hukuk:
- Bu bölümde mağdurun saldırgana karşı yeterli hukuki yollara başvurmasını sağlayacak yasal tedbirlerin alınması düzenlenmiştir. Sadece STK ve diğer kurumların değil yargı makamlarının bu hususta kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesi için uygulaması gereken tedbirler de önem arz etmektedir. Bu düzenlemeye göre mağdur kadın şiddete uğradığında tazminat talep edebilecektir. Velayet – ziyaret saati hususlarında taleplerini ileri sürebilecektir. Zorla evlendirilme, cinsel taciz, kadın sünneti, kürtaj, zorla yapılan evlilikler, psikolojik şiddet gibi durumlara karşı kadınların yasalar tarafından korunmasına yönelik hususlar bu bölümde düzenlenmiştir.
- Soruşturma, kovuşturma, usul hukuku ve koruyucu tedbirler:
- Bu bölümde kadın mağdurun, şiddete uğradığında ilk gittiği yerlerden biri olan kolluk kuvvetinin kadını korumasına yönelik alması gereken tedbirler ve uygulaması gereken prosedürlerden bahsedilmiştir. Özellikle yargı makamları ile birebir olarak yürütülen koruma tedbirler kollukların da hassasiyetle uygulaması gereken bir konudur. Ancak günümüzde bu tedbirlere başvuran kadınların tedbirlerinin geri çevrildiği ve bu hususta yapılan uygulamaların eksik olduğu görülmektedir. Kadın cinayetleri, koruma tedbirlerinin ilk etapta uygulanması ile bile yarıya indirilebilecektir. Mağdur kadınların hukuki yardımlardan ücretsiz bir şekilde yararlandırılması da iç hukukumuzda düzenlenmiştir.
Tüm bu sözleşmede belirtilen bölümler; ülkemizde kadına karşı şiddetin önlenmesinde, ayrımcılığın engellenmesinde ve birçok kadının ömrünün uzatılmasında etkili olabilecek tedbirleri ve uygulama prosedürlerini düzenlemektedir. Bu sözleşmenin bir diğer önemi yürürlüğe girdiği andan itibaren Anayasa’mızın 90. Maddesi’nin 5. Fıkrasında uygulama alanına girmektedir.
Anayasamızın 90. Maddesinin 5. Fıkrası: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı
konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda
milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”
Bu madde hükmüne göre eğer Türkiye Anayasası ve İstanbul Sözleşmesi ile
kadına şiddet konusunda bir hukuki uyuşmazlık yaşanırsa; dosyaya bakan
mahkeme, İstanbul Sözleşmesi’ne göre karar vermek zorundadır. Ülkemizde
2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi bu anlamda bağlayıcılık
karakterine sahip olup kadına şiddet davalarında kadının yaşamını en üst
seviyede koruyabilecek durumdadır.
kaynak ''hürriyet.com.tr