27 Nisan 2021 Salı

19/03/2021 TARİH

15:20 ...................TV  PROGRAMI HABERLERİNDEN BİR KISMI


1- İŞ ADAMINA SİTE ÖNÜNDE SİLAHLI SALDIRI 

2- DAYAKÇI ESKİ KOCA  TUTUKLU KALACAK 

3- ESKİŞEHİR'DEKİ AİLE KATLİAMI

4- ARTVİN DEREİÇİ KÖYÜ'NDE YARALAR SARILIYOR

5- FACİAYA KIL PAYI

6- İSTANBUL AİLE MAHKEMESİ MANUKYA'NIN MİRASINI İPTAL ETTİ.

7- KIRMIZI KENTİN TEK MAVİSİ TRABZON'UN ÇAYKARA İLÇESİ'NDE 12 VAKA VAR

8- TÜRKİYE NÜFUSU YAŞLANIYOR.

9- TARİHİ GÖRÜŞME TARTIŞMA İLE BAŞLADI.

10-FRANSA BİR KEZ DAHA KAPANIYOR..



HADİ SORGULAYALIM.  

SİZCE YUKARIDA 10 MADDENİN KAÇ TANESİ;

ÜLKEMİZDE YAŞAYAN VATANDAŞLARIMIZIN EN AZ %50'SİNİ  İLGİLENDİRMEKTE VE 

HABERİ İZLEYENLERE NE FAYDA/FAYDALAR SAĞLAMAKTADIR? 


 Yarın; 


bambaşka bir insan olacağım diyorsan, 


niye bugünden başlamıyorsun? 


EPİKTETOS


25 Nisan 2021 Pazar


BİLİYOR MUYUZ?


Herhangi bir şeyin artık değişmesi gerektiğini bilmek başka bir şey, 

o değişimi hayata uygulayabilmek ise; çok çok çok daha başka bir şey. 

BİLİYOR MUYUZ?


Bilgiyi tekdüze okuyup algılamak farklı bir şey, onu anlayış haline getirip bilgiyi yaşamak farklı bir şey.



BİR KAÇ SORU? 


Davranışlarımızın ne kadarı kalıtımsal, ne kadarı çevre etkisinin sonucudur?


Davranışlarımızın ne kadarı bilinç süreçlerinin, ne kadarı bilinç dışı süreçlerin sonucunda oluşur?


Psikoloji yalnızca dışarıdan gözlenebilen davranışları mı incelemelidir, yoksa gözle görülemeyen düşünce süreçleri de psikolojinin çalışma alanına girmeli midir?


Kişilerin davranışlarının ne kadarı kendi tercihlerinin sonucudur, ne kadarı kendi tercihlerinin dışındaki etmenlerce belirlenmiştir?


Anormal davranışlar sergileyen birisi ne ölçüde davranışlarından sorumlu tutulabilir? 

Böyle bir kişi tedavi görmeyi reddederse tedavi alması için zorlanmalı mıdır?


Bir kişinin özelliklerinin, davranışlarının ne kadarı yalnızca kendisine hastır, ne kadarı başka insanlarla paylaştığı ortak özelliklerdir? 


Hepimizin birer insan olduğu, aynı biyolojik soyun birer örneği olduğu gerçeği davranışlarımızı ve deneyimlerimizi ne ölçüde birbirine benzer kılar? 

Yani biz insanlar, ne ölçüde birbirimize benziyoruz, ne ölçüde birbirimizden farklıyız?

 

YAŞLANDIĞIMIZDA DA AYAKLARIMIZ DAİMA GÜÇLÜ KALMALIDIR.

 

Bir erkek yaşlandığında saçlarının beyazlaşmasından (veya) cildinin sarkmasından (veya) kırışmasından korkmamalıdır.

 

Uzun ömürlülüğün belirtileri arasında, ABD dergisi "Prevention" tarafından özetlendiği üzere, güçlü bacak kasları listenin başında yer alıyor.

 

Bacaklarınızı iki hafta hareket ettirmeyin, BACAK GÜCÜNÜZ 10 YIL AZALIR.

 

Danimarka'daki Kopenhag Üniversitesi'nden yapılan bir araştırma, iki haftalık hareketsizlik sırasında hem yaşlı hem de genç bacak kas gücünün üçte bir oranında zayıfladığını ve bu da 20-30 yıllık yaşlanmaya eşdeğer olduğunu buldu.

 

Bacak kaslarınız zayıfladıkça, rehabilitasyon egzersizlerini daha sonra yapsanız bile iyileşmeniz uzun zaman alacaktır.

 

Bu nedenle yürüyüş gibi düzenli egzersiz yapmak çok önemlidir.

Tüm vücut basıncı bacaklarınızdadır.

 

1. Ayak, insan vücudunun yükünü taşıyan direktir. Bir kişinin kemiklerinin% 50'si ve kasların% 50'si iki bacaktadır.

 

İnsan vücudunun en büyük ve en güçlü eklem ve kemikleri de bacaklardadır.

"Güçlü kemikler, güçlü kaslar ve esnek eklemler, insan vücudundaki en önemli yükü taşıyan" Demir Üçgeni "oluşturur."

 

İnsan faaliyetinin% 70'i ve kişinin hayatındaki enerjinin yakılması, iki ayak tarafından yapılır.

 

Bunu biliyor muydunuz ??

Bir insan gençken, bacakları küçük bir arabayı kaldıracak kadar güçlüdür !!

 

2. Ayak, vücut hareketinin merkezidir.

 

Her iki bacak birlikte insan vücudundaki sinirlerin% 50'sine, kan damarlarının% 50'sine ve içlerinden akan kanın% 50'sine sahiptir.

Vücudu birbirine bağlayan büyük dolaşım ağıdır.

Sadece ayaklar sağlıklı olduğunda, kanın geleneksel akışı sorunsuz çalışır, bu nedenle güçlü bacak kaslarına sahip kişiler kesinlikle güçlü bir kalbe sahip olurlar.

 

3. Yaşlanma ayaklardan yukarıya doğru başlar.

 

Kişi yaşlandıkça, beyin ve bacaklar arasındaki talimatların aktarımının doğruluğu ve hızı, bir kişinin gençliğinden farklı olarak azalır.

Ek olarak, Kemik gübresi Kalsiyum denen şey zaman geçtikçe er ya da geç kaybolacak ve bu da yaşlıları Kemik kırılmalarına daha yatkın hale getirecektir.

 

Yaşlılarda kırıklar, bir dizi hastalığı, özellikle beyin trombozu gibi ölümcül hastalıkları kolayca tetikler.

 

Yaşlı hastaların% 15'inin uyluk kemiği kırılmasının ardından bir yıl içinde öleceğini biliyor musunuz !!

 

Bacak egzersizi yapmak

 

Asla 60 yaşından sonra bile asla geç değildir.

 

Ayaklarımız zamanla yavaş yavaş yaşlansa da, ayaklarımızı egzersiz yapmak ömür boyu sürecek bir iştir.

Kişi sadece bacakları güçlendirerek daha fazla yaşlanmayı önleyebilir.

 

Bacaklarınızın yeterli egzersiz yapmasını sağlamak ve bacak kaslarınızın Sağlıklı kalmasını sağlamak için lütfen günde en az 30-40 dakika yürüyün.

 

 

Alıntı

 

 

EĞER HASTA OLMAK İSTEMİYORSAN…..

 

* Duygularını anlat.

 

* Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açabilir.

* Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşebilir.

Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!

 

* Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!

 

* Karar Vermelisin..

 

* Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur.

   Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.

 

* İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.

   Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.

 

* Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.

 

* Olduğundan Farklı Yaşama.

 

* Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir.

 

* Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur.

  Kaderleri ilaç, hastane ve acı olabilir.

 

* Kabullen.

   Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.

 

* Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır.

   Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.

 

* Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.

 

* Çözümler Bul.

   Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.

 

* Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı.

  Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini   üretir.

 

* Biz ne düşünüyorsak oyuz.

   Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.

 

* Güven.

   Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.

 

* Hayatı Üzgün Yaşama.

   Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.

   Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. "İyi mizah bizi doktorun elinden korur".

  

    Mutluluk; sağlık ve terapidir.

 

 Alıntı

 

ÖFKEYİ YENMENİN YOLLARINI BİLİYOR MUSNUZ?

 

Öfke bizi esir almaya görsün.

Merhamet duygusu, benliğimizi terk eder gider. İşte o zaman korkulur bizden.

 

Önce bu hissi tanımaya, ardından da Peygamber Efendimiz’in (s.a.)

hiddeti yenme önerilerine bir göz atalım:

Sinir anında vücutta meydana gelen fiziksel değişimler.

 

Korku, kızgınlık, şefkat, saldırganlık gibi birçok duygunun merkezi, beynin temporal lobunun (şakak bölgesi) orta kısmında yer alan limbik sistemdir. Bu sistemde beyinde duygusal tepkilerin oluşmasında ilk role sahip olan ‘amigdala’ bölgesi bulunur.

 

Amigdala, küçük bir badem büyüklüğünde ve iki adettir. Tehdit algısına çok hızlı tepki verir. Amigdala uyarıldığında, beynin düşünen ve muhakeme eden kısmı devreye girmeden önce bedende değişimler başlar.

 

Adrenalin, noradrenalin ve kortizol gibi stres hormonları salgılanır. Sık öfkelenen bir kişide, vücutta meydana gelen bu değişimlerin bazıları, ileriki dönemde rahatsızlıklara yol açabilir.

 

ÖFKE İLE BAŞA ÇIKMANIN 5 YOLU

 

1- SUSMA

 

HADİS: Öfkelendiğin zaman sus, ses çıkarma, yine öfkelenirsen ikinci defa sus.

 

Hikmeti: ABD’nin Ohio State ve Michigan üniversiteleri araştırmacıları, öfke anında yapılacak en akıllıca hareketin, geriye bir adım atmak ve içinde bulunulan durumu tavanda gezinen bir sineğin gözünden incelemek olduğunu ortaya koydu.

 

2- ABDEST ALMA

 

Hadis: Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ise su ile söndürülür. Öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.

 

Hikmeti: Öfke anında kandaki şeker oranının artması ve ‘katekolamin’ maddesinin salgılanması, vücuttaki yağ asitlerinin ayrışmasını hızlandırıyor. Kan ve karaciğerdeki zehirli maddeler artıyor. Su ise yağ asitlerinin vücut dışına atılmasını hızlandırıyor.

 

3- OTURMA VE YATMA

 

Hadis: Biriniz ayakta iken öfkelenirse otursun. Öfkesi geçerse ne âlâ, geçmezse yatsın.

 

Hikmeti: Adrenalin hormonunun kandaki miktarı, ayakta iken normalden iki-üç kat daha fazla artıyor. Öfke durumlarında ise, bu artış katlanarak yüksek bir düzeye çıkıyor.

 

4- TOPRAĞA TEMAS ETME

 

Hadis: Öfkelenen kimse toprağa yapışsın.

 

Hikmeti: Toprak, kimyasal özellikleri sebebiyle vücuttaki fazla enerjiyi alıyor. Tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat da “En iyi ayakkabı giyilmeyen ayakkabıdır.” diyerek çıplak ayakla yürümeyi tavsiye ediyor.

5- DUA VE ZİKRETME

 

Hadis: Ey Nebî Muhammed’in Rabb’i olan Allah’ım günahlarımı bağışla ve kalbimin öfkesini gider!

 

Hikmeti: Amerikalı araştırmacılar, beynin dua ederken kendini yeniden programladığına dair bir makale kaleme aldı. Makaleye göre beynin arka ve üst alanları, dua ederken aktif hale geliyor. Bu da sinir anında doğru kararlar alınmasını sağlıyor.

 

* Öfke anında göz bebekleri genişler ve kızarır: Bu ileri yaşlarda bulanık görme sorununu ortaya çıkarabilir.

 

* Kalp atış hızı ve nefes sıklığı artar: Kalp gereğinden fazla çalışır. Bu durum kalp rahatsızlıklarına yol açabilir.

 

* Öfke, mide asiti artar: Ülser gibi mide rahatsızlıklarına davetiye çıkarır.

 

* Damarlar genişler: İnsan öfkelenince damarlar genişliyor ve bu durum damar hastalıklarına sebep olabiliyor.

 

 

ÖFKELİ İNSAN TİPLERİ

 

Peygamberimiz (sa), öfke duygusunun her kişide aynı olmadığını ifade ediyor ve sinirli insan tiplerini şu şekilde sıralıyor:

 

1. Geç öfkelenip, çabuk yatışan

 

2. Çabuk öfkelenip, çabuk yatışan

 

3. Geç öfkelenip, geç yatışan

 

4. Çabuk öfkelenip, geç yatışan

 

Bunlardan zararsız olan birinci tiptir.

Dördüncü kategoridekiler ise en tehlikeli

olanlardır.

Bu tür insanlar kin besledikleri için hiddetini içlerinde yıllarca saklayabilir ve

fırsat buldukları zaman kötülük yapabilirler.

 

* Kalp atış hızı ve nefes sıklığı artar: Kalp gereğinden fazla çalışır. Bu durum kalp rahatsızlıklarına yol açabilir.

 

* Öfke, mide asiti artar: Ülser gibi mide rahatsızlıklarına davetiye çıkarır.

 

* Damarlar genişler: İnsan öfkelenince damarlar genişliyor ve bu durum damar hastalıklarına sebep olabiliyor.

 

 

 

UNUTMAYALIM..

ÖFKESİNİ YENEN DÜNYAYI YENER..

ÖFKELİ İKEN HAKLIYIZ VE ÇOK GÜÇLÜYÜZ SANIRIZ..

ÖFKEMİZ GEÇİNCE ÖFKELİ İKEN YAPTIĞIMIZ TAHRİBATLARI DÜZELTMEKTE....

ÖMÜRÜMÜZÜ, DOSTLARIMIZI, İTİBARIMIZI ALABİLİR.

Alıntı

 

 

 

 

GÖZ SİNİRLERİMİZİN HASSASİYETİNİ ARTTIRMAK İÇİN

DENEMEKTE FAYDA VAR...

Bir yere oturun ve kendinizi rahat hissetmeye çalışın.

Ellerinizi dizlerinizin üzerine bırakmış, omurganız dik, bedeniniz ve özellikle yüzünüz tam olarak gevşemiş olsun.

Bir süre burnunuzdan nefes alıp ağzınızdan vererek zihninizde bulunan gereksiz bütün düşünceleri sonlandırıncaya kadar solumaya devam edin.

Şimdi çalışmaya başlamak üzere burnunuzdan nefes alıp vermeye başlayın.

Bir süre nefes alış verişlerinizi izleyerek soluğunuzu takip edin. 

Burun deliklerinize havayı çekerken serin, çıkarırken de nispeten daha sıcak olduğunun farkına varın.

Burun deliklerimize çektiğimiz havanın dışarı verdiğimiz havadan daha serin olduğu hissetme farkındalığımızı gözlerimize taşıyacağız.

Burnunuzdan nefes alıp vermeye devam ederken bütün dikkatinizi gözlerinize verin. 

Bu defa hava hareketleri sonucunda oluşan serinlik ve sıcaklık farklılığını gözlerinizde algılamaya ve hissetmeye çalışın. 

Bunu yaparken gözlerinizin açık ya da kapalı olması fark etmez. 

Ancak gözleriniz kapalı olduğunda dış faktörlerden daha az etkileneceğiniz için dikkatinizi gözlerinizde toplamanız daha kolaylaşır. 

Bu solumanın amacı göz sinirlerinizin hassasiyetini artırmaktır. 

Çok çabuk ve inanılmaz sonuçlar vererek görmenizi iyileştirir.

Gözlerinizden nefes almayı öğrenin.

Bir aşama sonrası gözlerinizden nefes almakla ilgilidir. 

Burnunuzdan nefes alıp vermeye devam ederken imge olarak göz çukurlarınızdan nefes almayı hayal edin. Havanın, burun delikleri yerine göz çukurlarından içeri girdiğini hissetmeye çalışın. Gözlerinizden havayı çekmeye çalışırken gözleriniz aydınlanır ve daha iyi görmeye başlarsınız. Gözünüzden hava çıkartmaya çalıştığınızda ise her nefeste gözünüzün önündeki perdeler gider. Minik noktacıklar kaybolur. 

Gözlerinizdeki yorgunluk ve gerilim azalır. 

Görmenizi engelleyen bütün sebepler ortadan kalkmaya başlar.

Nefes alırken hissedeceğiniz serinlik gözlerinize ferahlık ve kuvvet getirecek, verirken hissedeceğiniz sıcaklık bütün olumsuzlukları gözlerinizdeki bütün sertliği ve engelleri dağıtarak yok edecek. 

Bu nefes çalışmasını bütün gün her yerde ve istediğiniz kadar yapabilirsiniz.

 
Alıntı

DÜŞÜNCELERE DİKKAT 

“Eğer bir şeyin yanıtını arıyorsanız, sadece konsantre olun. 

Bir saniye içinde yanıtı bulacaksınız. 

Bu, Evrensel zihnin yasasıdır.

Evrensel zihin, sizi beslemek için hep oradadır.

Tam içinizde, çok zayıf, basit, kırıcı olmayan, kesinlikle anlaşılabilir, küçük bir ses vardır. Konuşur, ama yüksek sesle değil, çok yumuşak bir sesle konuşur”

–Yogi Bhajan

Bilim adamları yüzyıllardır insan beyni üzerinde çalışmaktadırlar onlar beynin anatomisini çok iyi biliyorlar. Fakat beynimizde düşüncelerin geldiği yerin neresi olduğunu bulmakta başarısız oldular.

Muhtemelen hiçbir zamanda başarılı olmayacaklar; çünkü düşünceler beynimiz sayesinde gelmektedir, fakat beynimizde üretilmezler.

Öyleyse gerçekten nereden geliyor bu düşünceler ?

Onlar her şeyin tezahür ettiği saf birleşik zihin alanından gelmektedir.

Bazı insanlar bu alana "evrensel zihin" veya "kozmik zihin" derler bazıları da "Tanrı "veya "kaynak" enerji der .

Temel olarak hepsi aynı şeydir. bu düşüncelerin kaynağı olan benim ve sizin kaynağınız olan ve bu dünyadaki herşeyin kaynağı olan birleşmiş alandır. Biz hepimiz bu alanın uzantılarıyız ve hepimiz bu alanla biriz.

Doğadaki tüm olaylar “ Evrensel Zihin” olarak adlandıracağımız bir alan içinde ortaya çıkarlar. Yani bütün formların kendisinden çıktığı ilk cevher, ilk töz her şeyin başlangıcı ve sonudur.

Evrensel Zihin ile iletişimin Nobel ödüllü Dr Luc Montagnier tarafından yapılan deneyle "teta frekansları" ile olduğu da ispatlandı.

Bu Üst bilince sonsuz zihin de denmektedir

Üst bilincin yapabilecekleri:

-Sadece tek bir üst bilinç vardır ve hepimizin bilinci (genel anlamda mind) ona bağlıdır.

- Evrensel zihin sonsuz zekaya sahip olduğundan sizin iyi karar vermenize yardım eder.İstediğiniz tüm cevaplara sahiptir.

- Keşiflerin kaynağıdır.Büyük mucitler üst bilinçten büyük fikirleri çekme/alma konusunda uzmandırlar.

-Hedeflerinize ulaşmanıza yardım eder.

-Mega kompütür gibi kendisine bağlı küçük bilgisayarların faaliyetlerini- bir orkestrayı yönetir gibi -uyum içinde tutar.

Hedefinizi bilinçaltına aktardığınızda üst bilinç buna uygun şekilde cevap vermeye başlayacaktır.Yaşamınıza doğru insanlar,fırsatlar girecektir ve gerekli ise sizi güçlendirecek dersler de sunulacaktır.

Bir kez üst bilincin nasıl iş gördüğünü doğru olarak anladığımızda başarının şansa bağlı olmadığını fark ederiz.

Bu itibarla, gerçeği sadece ve sadece Yaratıcı Güç’ün sahip olduğu mutlak şuur ve evrensel zihin bakış acısından görmeye çalışırsak, tüm zıtlıklar aşılır. Ruh-madde, atalet-hareket, iyi-kötü, dişi-erkek, güzel-çirkin, acı-sevinç gibi.

Son aşamada özneyle nesne, yani yaratan ile yaratılan arasında bütünsel bir ilişki mevcut.Bu da Yaratan’ın özelliği ve cömertliğindendir.

Kozmik evrendeki tüm oluşumların aslında tek bir kahramanı vardır.

O da Mutlak yaratıcı şuur ve evrensel zekâ sahibi olandır.


Alıntı