Üstün
Dökmen’in “küçük şeyler” isimli kitabının 70. sayfasından bir alıntı:
...Kendilerini herkesten üstün görenler, kendi onurlarına
onulmaz biçimde hayran olanlar, insan ilişkileri konusunda kendilerini eğitimle
geliştirebileceklerine inanmayanlar, bana küçük ağaçtaki hindiyi
hatırlatıyorlar.
İlginç bir roman olan “Küçük Ağacın Eğitimi”nde
Kızılderili dede ve nine ile Küçük Ağaç adlı çocuk arasındaki ilişki
anlatılmaktadır.
Küçük Ağacın dedesi, giderek derinleşen, üstü
dallarla örtülü, hindinin boynundan alçak bir tünel kazar, tüneli derin bir
çukura bağlar. Toprağın yüzeyinden tünelin içine doğru mısır taneleri
serpiştirir. Yaban hindisi başını eğip taneleri yiye yiye tüneli geçer, çukura
girer. Başını kaldırır, çukurun üstü açıktır ama çukur derindir. Tek çıkış yolu
vardır, başını eğip tünelden gerisin geriye gitmek. Ancak hindi başını eğmeyi
akıl edemediği için çukurdan çıkamamaktadır.
Küçük ağaç dedesine, “Dede, hindi niçin kafasını
eğip tünelden dışarı çıkmıyor?” diye sorar. Dedesi “Yavrum hindi kendisini
herkesten üstün gördüğü için, öğrenebileceği yeni şeyler bulunduğuna inanmadığı
için, alçak gönüllülük gösterip başını eğemediği için girdiği çukurdan
çıkamıyor”der.
Çukurlar içinde kalma tehlikesi hepimiz için
vardır. Ama eğer tüm insanların onurlarını eşit olduğuna inanırsak bu tehlike
bizden uzaklaşır. Daha onurlu bir insan olmaya çalışmak yerine (burayı Üstün Dökmen’in izniyle -daha onurlu
bir insan gibi gözükmeye çalışmak yerine- diyerek düzeltme ihtiyacı duydum
çünkü yanlış anlaşılabilir/F.Esemen), daha bilgili, daha etkili, daha
iyimser, daha sevecen olmaya çalışmak daha akıllıca olsa gerek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder