TRENİ KAÇIRMADAN…
İnsan
Kaynakları birimlerinin en iddialı sözlerinden biridir; gelecek tasarımı
yapmak. Organizasyonların geleceklerini tasarlamak- ne kadar mümkünse-insan
kaynakları ekiplerinin işlerinden biri olarak tanımlanır.
Geleceği
tasarlamak, ancak günümüzü çok iyi okumakla mümkün olacak bir şey. Hatta daha
da önemlisi geçmişi iyi analiz etmekle başlamak gerekiyor. Peki, İnsan
Kaynakları uzmanlıkları bulundukları kurumlarda geçmişi analiz eden, günceli
anlayan uzmanlar mı ve değillerse nasıl olacak da bu kurumların geleceklerinin
tasarımlarında etkili rol alabilecekler?
İ İnsan
Kaynakları liderleri hayatlarını kurum içindeki çalışanlara sürekli gelişim
konulu desteği vermek üzerine kurgularlar. O yüzden ‘gelişim ihtiyacı’
bölümleri performans değerlendirme görüşmelerinin mutlaka olmazsa olmazıdır.
Yine yetenek yönetimi süreçlerini tasarlamak da bu gelişim ihtiyacının bir
sonucu. Potansiyelleri yüksek olan çalışanları mutlaka tespit etmeliyiz ki
onlara en doğru gelişim fırsatlarını sağlayabilelim.
Bu
çaba bence çok saygıdeğer bir çaba. Kurumlarının geleceği için kaygı duymaları,
bu gelecek için bir şeyleri hazır etmeye gayret etmeleri İK’cıları sevmemiz en
azından onlara sempati duymamız için bir sebep. Ama ne yazık ki genelde İnsan
Kaynakları liderleri bu çabalarında ya başarısız oluyorlar ya da başarıya çok
yaklaşsalar da solukları yetmiyor tüm çabalar sönüp gidiyor.
‘İnsan Kaynakçı’ nasıl olunur?
Bu
tarzda bir ‘İnsan Kaynakçı’ nasıl olunur, asıl önemli soru bu. Buna kısa bir
formül yazmak mümkün değil ama öncelikle entelektüel olarak donanımımızı
tamamlamamız gerekiyor. Bir lisans programından mezun olmamın üstüne belli bir
iş deneyimiyle güçlendirilmiş bir işletme yüksek lisansını mutlaka yapmak
gerekiyor. Entelektüel birikim sadece üniversitelerde alınmıyor. Hayatın
içinde, iş hayatının diğer unsurlarıyla iç içe olarak da insan kendisine çok
şey katıyor. İyi satışçılardan, iyi pazarlamacılardan, iyi üretimcilerden çok
şeyler öğrenmek gerekiyor. Tüm bu bilginin üzerine, iyi bir dinleyici olmanın ötesinde
iyi bir öğretici, sunucu, müzakereci olabilme becerilerini eklemek şart gibi.
Kişisel deneyim ve davranış setinin kazanılmasının öyle çok da pahalı bir çaba
olmadığını söylüyor bana. En pahalı tarafı sizin harcadığınız zaman ki
edinilecek kazanımları düşündüğümüzde bu yatırımın iyi bir yatırım olacağı
kesin.
Tüm
bu donanım bir günde edinilmiyor elbette. Ama yolculuklar da başlamadan bitmiyor.
Bu yola çıkacak, cesur insanlara iş hayatının çok ihtiyacı var. İnsanın iş
hayatının merkezine bu kadar kaydığı, herkesin her şeyden önce kazandığı ya da
kaybettiği yeteneği konuştuğu bu dünyada çok kabiliyetli ve yetişkin iş adamı
insan kaynakları uzmanlarına çok ihtiyaç var.
Sözün
özü biraz kendimizi zorlama vakti geldi de geçiyor bile.
‘Olması lazım’
Gelecek
tasarımında bu denli etkisiz kalmasında en önemli etmenin İnsan Kaynakları
uzmanlarının profilleri olduğu çok net. Patronlar, iş sahipleri, genel
müdürler, CEO‘ lar kurumlarının geleceklerini elbette düşünüyorlar. Âmâ bu
düşüncelerini paylaştıkları, tartıştıkları, bu fikirleri iş stratejilerine
dönüştürdükleri ortamlara İnsan Kaynakları liderlerini almıyorlar, belki de
almak akıllarından geçmiyor. Zira ‘İnsan Kaynakçıları’ o güne kadar ona işe
dokunur bir kaliteyle, ya da altyapı ile yaklaşmamış oluyor. İnsan Kaynakları
çoğunlukla olması lazım kısmında tıkanıp kalıyor ve bu tıkanıklığı aşmak için
de bu tıkanıklığı aşmak için de çok büyük bir efor sarf etmek istemiyor.
Kimileri
için ‘lazım’ olmak yeterli olabilir belki. Ama bana kalırsa eğer İnsan
Kaynakları işi öyle kitaplarda yazıldığı gibi stratejik bir işse onun için
kitaplara yazılacak nitelikte insanlarca yapılmalı. İşi anlayan, işi konuşup
tartışabilen ve bütün bu tartışmaların insan kaynağına iz düşümü tanımlayabilen
kişiler olmalı. Öyle olduğu durumlarda
İnsan Kaynakları süreçleri yerli yerine oturacak, neyi niçin yaptığını daha iyi
görebilen çalışanlarda birçok konuda angaryacı olarak gördüğü İnsan Kaynakları
departmanlarına saygı duymaya başlayacaktır.
YİĞİT OĞUZ DUMAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder